filme bu akşam gittim. Açıkçası Bergen'in ismini sinema filmi öncesinde hiç duymamıştım. Ama izledikten sonra anladım bu kalabalıklığın sebebini. Spoiler vermemek adına içeriğe çok girmeyeceğim. Zaten biyografi filmi. Sahne adı Bergen olan Belgin Sarılmışer'in 30 yıllık acılarla dolu hayatını anlatıyor. Filmi izlerken çok fazla öfkelenip bir o kadar da üzüldüm ve bu duygulara hiç de yabancı değildim çünkü maalesef kadın cinayetleri sosyal medyada son yıllarda çok fazla gündemde. Bergen sadece hayalleri ve isteklerinin peşinden koşan, sahneye aşık bir kadındı. iç dünyasında ne yaşadığı bilinmeyen halis serbest isimli mahluk önce Bergen'in yüzüne kezzap döktürüyor, daha sonra sahnede bıçaklatıyor ve bir süre sonra Bergen'i öldürüyor. Bilmeyenler vardır belki Bergen'in katili halis serbest cinayetten sonra sadece 7 ay cezaevinde yatıp çıkmış ve şuan serbest. Adana'da yaşıyor ve yaşadığı yerde filmin yayınlanmasından şikayetçi beyefendi. bunları yaparken utanmadı filminden utanıyor. bir de geçmiş röportajlarında gevşek gevşek konuşması, ''öldürdüğü için pişman olup olmaması sorusuna -pişman değilim- cevabı vermesi'' falan çok fazla canımı sıktı. önce bu şahsa mikrofon uzatanlar adına utandım sonra da Bergen için insanlık adına. Filmde beni en çok etkileyen şey katili oynayan oyuncuya asla ismiyle hitap edilmemesi oldu. verdiği röportaj sırasında Farah Zeynep şu şekilde söylüyor : ''o aslında içimizden birisi'' 

filmde halis serbest gerçekten çok psikopat, şiddete meyilli ve gözü dönmüş kısacası cani birisi olarak bize yansıtıldı ve ben o elemanı araştırdığımda ise bunun çok doğru olduğuna kanaat getirdim. hatta kendisinin psikopatlığından o kadar korkuluyor ki annesi Bergen'in mezarını 6 kilitli bir kafes içerisine yaptırıyor. bir de varlıklı da birisi. para bir çok şeyin kapısını açıyor bu devirde. öncelikle böyle bir katilin dışarıda olduğunu bilip onun öyküsünü filmleştirmek bence çok büyük cesaret ister ve bu cesaretlerinden dolayı 2 yönetmen'i de kutluyorum. aynısı oyuncular için de geçerli. halis kişisi filmi izlediğim sırada arkadan gelip neden izliyosun lan bunu diyip 2 el de bana silah sıksa asla şaşırmazdım çünkü. umarım oluşan/oluşacak tepkilerden sonra tutuklanır. bu hepimizin içine biraz da olsa su serpecektir.
eminim bu film olmasa Bergen hakkında hiçbir fikre sahip olmayacak bir çok kişiydik. böyle şeylerin yüksek sesle dile getirilmesinden artık hiçbirimizin korkmaması gerek. belki biz sadece beyaz perdede görebilecek kadar şanslıyızdır fakat bu çeşit olaylar dünyanın herhangi bir yerinde her an yaşanabiliyor. değişen ise sadece özne oluyor. ne Bergen ne Emine Bulut ne Ceren Özdemir ne 2 senedir kendisinden hiçbir şekilde haber alınamayan Gülistan Doku ne de öldürülen yüzlerce kadın, hiçbiri bunları haketmiyor. hiçbir şey insanın canından kıymetli değil. bu cümlenin altı yüzlerce kez çizilerek bütün toplumlara aşılanmalı. 

Bazen gerçekten insanlığımdan utanıyorum. Bunların hepsini bilmeme rağmen tekrar tekar okusam da o ilk an okuduğumda verdiğim tepki asla değişmiyor. İnsan nedir? İnsan; merhamet duygusu olan, duygularını kontrol edebilen, aklı ile hareket edebilen bir canlıdır. Hangi akıla hizmet ile bir kadını kezzap kullanarak kör edebilirsin ki? Üstelik bu vahşice eylemi yaptığı kişi de zamanında aşık olduğu kadın. Sözün bittiği yerdeyim ben. Daha fazla konuşmasam iyi olur. Gerçekten tüm kadınlarımızdan o "insan" kavramına dahi layık olmayan "canavar" adına özür dilerim.

Hayatı cidden çok zor , hiçbir kadın yaşamamalı. Bir insanoğlu bu kadar alçak , şerefsiz , cani olmamalı diye düşünüyorum. Ve adalet denen bir şey yok o şahıs bergene şiddet uygulayıp , yüzüne kezzap döküp ve en sonunda 6 kurşun ile öldürülmesiyle 7 ay hapis yatıyor. Sözün bittiği yer burası.Şarkılarını çok seviyorum sürekli dinlerim sizlerinde dinlemesini tavsiye ederim.''Sen Affetsen Ben Affetmem''
Bergen-İnsan Dertli Olunca Bergen-Seni Kalbimden kovdum   

takip etmiyorum

İzlemedim ama izlesem etkilenir miyim diye korktuğumdan izleyemiyorum.. Anlatılanlara göre film anlamında çok başarılı ve biyografi anlamında fazla fazla acı içeren bir yapım olmuş.

kendi celladına aşık olan bir kadın yaptığı hatanın bedelini ödüyor

cok agladim cok guzeldi

Maalesef dandik bir filmden ötesi değil. gerçekte bergenin annesi de babası da bergeni kötü yollara iten figürlerken (mesela bergenin annesinin pavyon kadını olması ve kızını pavyona "itelemesi" sırf çalışsın diye yaşını büyütmesi) filmde tüm suçu bergenin babasına atıp annesini evinde örgüsünü ören "erkek şiddeti"nden zülüm gören bir karakter gibi yansıtmışlar. oysa anası da babası da kızın bataklıga düşmesinde iki önemli etken. bu yüzden film gram samimi gelmemekle beraber dandik.

Ben, filmi izlemeden önce açmıştım bu başlığı ve ne yazık ki "Dilberay" filmi kadar etkileyici gelemedi. Evet, yaşadığı acıları anlatan bir film ama nedensizce aşırı sinir olmakla beraber kriz geçirtti bana. Beklentimin üstünde bir filmdi. "Vay be! Acıların kadını olan sanatçının filmi çekiliyor. Kesinlikle izlemeliyim." demiştim. Genel olarak annem ile birlikte film izlediğim için Bergen'i ve Dilberay'ı annemle birlikte izlemiştim ve tepkilerini hiç unutamıyorum. Bir Bergen dinleyicisi olmasına rağmen film esnasında o kadar sinirlendi ki yarısında bırakıp gitti. Geçen gün Barış Akarsu'nun hayatını anlatan filme gittiğinde Bergen'in filmi için tepkisi "Barış Akarsu'nun ve ya Dilberay'ın filmi kadar etkileyici değildi." dedi. Bir bakıma haklı buldum. "Dilberay" filmini izleyenler ne demek istediğimi çok net anlayacaklar.